Yaşanan anksiyetenin (bunaltının ) niteliği, kişinin korktuğu sonuçlar tarafından belirlenir. Bu açıdan psikoanalitik kuramlarda anksiyete dört bölümde ele alınır?
(1) Süperego anksiyetesi,
(2) Kastrasyon anksiyetesi,
(3) Ayrılma anksiyetesi ve
(4) İd ya da dürtü anksiyetesi.
Süperego Anksiyetesi:
Hemen herkes, yaşamının bir döneminde, yanlış olduğunu düşündüğü bir eyleminden ötürü suçluluk duymuş ya da yaptığı yanlışın herkes tarafından anlaşılacağına ilişkin sıkıntılı beklentileri olmuştur.
Ahlaki değerlerin ters düşen davranışlarda bulunduğu zaman kişinin vicdan azabı çekmesi doğaldır. Süperego anksiyetesi değişik yoğunluklarda yaşanabilir, ancak yapılan yanlış ne denli uygun düşüyor gibi görünürse görünsün sağlıksız semptomlar doğuruyorsa anormal olarak kabul edilir. Böyle yaşanan anksiyetenin en açık ve sık görülen biçimi psikotik depresyonlarda görülen biçimdir. Bu hastalar büyük günahkarlar olduklarına inanabilirler. Süpergo anksiyetesi, obsesif-kompulsif bozukluklarda olduğu gibi nörotik semptomlarla da sonuçlanabilir.
Kastrasyon Anksiyetesi:
Kastrasyon anksiyetesi, bedenin zarar göreceğine ya da kişinin yetilerinin bir şekilde azalacağına ilişkin kokularla ilintilidir. Bu anksiyetelerle kastasyon adı verilir, çünkü bu hastaların çağrışımları çoğu kez cinsel kimlik karmaşası ile birlikte cinsel organlarının fiziksel zarar göreceği düşlemlerine dayanır.
Genellikle, maskülin kimlikleri tam pekişmemiş ergen ya da genç erişkin erkeklerde ortaya çıkar homoseksüel panik, sıklıkla okul yatakhanesi ya da askeri kışla gibi yerlerde bu kişi ilk kez diğer erkeklerle yakın ilişkide olduğu zaman çıkar. Bu durumda, hastanın müskülinitesini tehdit eder gibi görünen altta yatan bilinçdışı homoseksüel dürtüler uyanabilir ve bu, alışılmışın dışında şiddet patlamalarına ve akut anksiyete ataklarına yol açabilir.
Ayrılma Anksiyetesi:
Önemli bir insan ilişkisinin yitirileceği ile ilgili korkulu bir beklentidir.
İd ya da Dürtü Anksiyetesi:
Hastalar, bir dürtüleri karşısında denetimlerini yitireceklerine ve bunun sonucu olarak çılgınca davranacaklarına ilişkin panik tarzında korku duyduklarını söylerler. En ileri biçimiyle, benlikleri sanki dağılacakmış gibi bir korku duyarlar. Böyle korkular, çoğunlukla öfkenin ayrımına varılmasıyla birlikte ortaya çıkar