Depresyon, psikiyatrik hastalıklar içinde en sık rastlanan ve tedavi edilemez ise insan yaşamını tehdit edebilen bir hastalıktır. Bu psikiyatrik bozukluğun özü kişinin benlik saygısında azalmadır. Bundan köken alan diğer bulgular ise, suçluluk duyguları, kişisel hijyen azalması, uyku ve iştah azalması, özkıyım (intihar), ağlama ve kişiler arası ilişkilerin zayıflamasıdır.
Hastalık kişide ağır bir ekonomik ve yaşam kalitesi yıkımı yapar. Ancak hekime başvuru genelde azdır. Başvuru olsa bile tedaviye tam uyumun %5-10 arası olduğu görülmüştür. Psikiyatrik hastalıklar, kişi tarafından genelde iradesizlik, güçsüzlük gibi yorumlanır. Halbuki nasıl bir kalp hastalığı iradesizlik veya kişinin kendi kendine yeneceği bir durum olarak algılanmıyor ise depresyon ya da bir psikiyatrik hastalık da böyledir. Sonuçta hekime gidilmeli, tedavi alınmalı ve uygun çözüm yolları tartışılmalıdır. Ruhsal hastalığın iradesizlik, zayıflık gibi kavramlarla ilgisi yoktur.
Depresyon kelime anlamı olarak çökkünlük demektir. Ancak her hissedilen çökkünlük durumu depresyon hastalığı anlamına gelmez.
RİSK FAKTÖRLERİ
Hastalık üzerine yoğun araştırmalar bazı risk gruplarını saptamıştır:
- Depresyonlu ana babaların çocukları
- Olumsuz çocukluk yaşantıları olanlar
- Bazı kişilik özellikleri
- Olumsuz yaşam olayları
- cinsiyet
- Bazı yaş aralıklarında olanlar
- Menapoz dönemi
- Bazı sosyal sınıflar
- Bazı kültürler
NEDENLERİ
Depresyon hastalığının ortaya çıkışında değişik nedenler saptanmıştır. Yani birden çok neden vardır. Biyolojik etkenlerin ve psikososyal etkenlerin rol oynadığı kabaca söylenebilir. Biyopsikososyal bir hastalık olduğu kabul edilmektedir.
Biyolojik etkenler
- Biyojenik aminler
- Nöroendokrin düzenleme(bazı beyin hormonları)
- Nöroanatomik görüşler(bazı beyin bölgeleri)
Psikososyal etkenler:
- Yaşam olayları
- Psikanalitik kuram
- Nesne ilişkileri kuramı
TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
- İlaç tedavisi
- Psikososyal tedavi yaklaşımları
- Psikanalitik yönelimli psikoterapi
- Bilişsel terapisi
- Kişiler arası psikoterapi
- Davranışcı terapi
- Evlilik ve aile terapisi
- Dirençli depresyonlar ve ECT
Eğer depresyon hastalığı değişik tedavilere cevap vermiyor ise dirençli depresyon olarak kabul edilir.
Dirençli depresyon tedavisinde değişik antidepressan ilaç kombinasyonları, tiroid hormonu preparatları, lityum ve benzeri mizaç düzenleyicilerin ilavesi söz konusu olmaktadır. Ancak bu değişik tedavi biçimlerine yanıt alınamaması durumunda EKT tedavileri yapılması gündeme gelmektedir. Elektrokonvulzif (EKT) tedavi genelde toplumun korktuğu, rahatsız olduğu ve insanlık dışı gibi gördüğü bir yoldur. Ancak son derece etkili ve zararsız sayılabilecek bir yoldur. Hızla etki görmek istenilen vakalarda EKT tercih edilmektedir. Ayrıca ilaç kullanamayacak olan gebelerde EKT uygulanır. Gebelik ve bebek üzerine etkisi ilaçlara göre daha az olduğundan gebelik dönemi depresyonlarında tercih edilmelidir.
BAZI TERİMLER
Remisyon = Recovery: Standart bir ölçüm aracı (Örn: Hamilton Depresyon Ölçeği) ile saptanan depresyon belirtilerinde en az %50 azalmadır. Ancak bu kelimeler eş anlamlı kullanılsa da arada ufak bir fark vardır. Remisyon 2 aydan kısa süreli iyileşme, recovery ise 2 aydan uzun süreli iyileşmeye denmektedir.
Relaps: Remisyon dönemindeki hastanın belirtilerinin tekrar kötüleşmesidir.
Rekürrens: İyileşme (recovery) döneminde hastanın belirtilerinin tekrar ortaya çıkmasıdır.
Kronik Depresyon: Depresyon hastalığının tanı ölçütlerinin en azından 2 yıl devam etmesidir.
Depresyon ve tedavisi hakkında ayrıntılı bilgiler bulabileceğiniz kendine-yardım kitaplarımız: